
tartışmayı biliyor muyuz? biliyorsak ne kadar biliyoruz, bilmiyorsak niye bilmiyoruz?

bu sorulara yönelik net olarak bildiÄŸim tek ÅŸey bu soruların oldukça zor sorular olduÄŸu…
tartışma demiÅŸken burada ve burada bazı ahkâmlara rastladım ve paylaÅŸmak istedim. bu verdiÄŸim linklerden bir tanesindeki bir tanımdan devam etmek istiyorum yazıma. Bakın ne demiÅŸ:”Tartışmak kiÅŸilerin bir konu üzerinde bilgi alış veriÅŸi yaparak sonuca ulaşılmasıdır..” bu tanım, beni kaçınılmaz olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların çoÄŸunlukta olduÄŸu toplumlarda (sanki biz de mi öyleyiz ne?) bilgi‘nin altını çizmeme yöneltiyor. bilgi ise kaçınılmaz olarak belge‘yi çaÄŸrıştırıyor.
( yine bu yazıyı hazırlarken bulduÄŸum/rastladığım bir adresi paylaÅŸayım istiyorum: http://www.bilgi.com/ ) ( bir öğretmenimin sözleri hâlâ kulaklarımdadır : “Bilgi toplumu olmalıyız çocuklar, bilgi toplumu !” )
hele ki net ortamında hergün bir baÅŸka asparagas haber‘e rastlamak mümkünken… hoÅŸ sadece bu nette olmuyor ya o da bir baÅŸka yazının konusu olsun. ne garip deÄŸil mi asparagas haber yazıp google’da arattırdığımda bu isimde bir de siteye rastladım. “garip ama gerçek deÄŸil !” mi demek gerek bilemiyorum.

konu başlıkları
neyse uzatmanın alemi yok gelelim sadede: ben aslında bir siteyi tanıtmak istiyorum sizlere. burada “Türkiye’de yaÅŸanan olaylar !” alt baÅŸlığı altında yüzlerce hatta binlerce belge’ye ulaÅŸmak mümkün. sözgelimi, buradan siyasi partiler ve programlarına ulaÅŸabilirken buradan ise ise AB-türkiye iliÅŸkileriyle ilgili yüzlerce belgeye ulaÅŸabilirsiniz. ya da “12 Eylül belgeleri” baÅŸlığı altında, Döneme ait binlerce sayfayı bulan belgelere ulaÅŸmak mümkün. yaz yaz bitmiyor, nasıl bitirsem acep? bakın burada da “Kim kimdir?” diye bir bölüm var.
ancak belirtmek de fayda görüyorum, malesef bu belgeler/veriler 2004′e kadar geliyor. olsun, tarih alanında çalışan kiÅŸilere faydalı olacağından şüphem yok. belki bu belgeler sayesinde “belgenle konuÅŸ, belgenle !” diyenleri duymayız artık ! ne dersiniz ?

Buradan excel 2007′de 2003′deki komutların nerede olduklarını interaktif bir uygulamayla bulabilirsiniz. Hala 2007′ye alışamayanlara…

Her ne kadar baÅŸlık ifadesini eksik bulsam da resmi olarak bu ÅŸekilde kullanıldığından kelli deÄŸiÅŸtirmek istemedim. Olay aslen Intersteno Türkiye ayağı tarafından düzenlenen en hızlı ve hatasız klavye kullanma yarışması. Bir java programı üzerinden çevrim içi 10 dakikalık bir test dahilinde verilen metinlerin hızlı ve olabildiÄŸince hatasız yazılmasına dayanıyor. 5 farklı yaÅŸ grubunda ve çeÅŸitli kategorilerde yapılacak yarışmaya kayıtlar 24 Åžubat’ta sona erecek ve hemen ardından finaller baÅŸlayacak. Katılım ücreti ise 5YTL. DiÄŸer tüm yönetmelik ve kurallara buradan ulaÅŸabilir, buradan da kayıt olabilirsiniz. Bir de 21 Nisan-10 Mayıs arasında finalleri yapılacak olan Dünya İnternet Åžampiyonası var ki geçen sene F klavye mucizesiyle Türkler stenografi kısaltmalarıyla çalışan ZAV yarışmacılarını bile geride bırakarak neredeyse tüm kategori birinciliklerini kazanmıştı.
Not: Görünen o ki Adalet Bakanlığı çalışanları da yarışmada iddialı.

Dünyada birçok başarılı (başarı burada ziyaretçi sayısı ve/veya siteden elde edilen gelir anlamında kullanılmıştır) siteyi ve bloğu incelediğinizde aslında onların özgün içeriğinin ve kendilerine özgü bir havalarının olmadığını görürsünüz. Hatta dünyaca ünlü bir blogger bir yazıyı nasıl yazdığını anlatan en ünlü yazılarından birinde bir makale yazmanın kendisinin en fazla 10-15 dakikasını aldığını övünerek anlatıyor.
Nette beğendiği bir makaleyi alıyor ve onu optimizasyona dikkat ederek tekrardan yazıyormuş. Ne kadar yaratıcı değil mi?
Onları “baÅŸarılı” kılan oradan buradan apartıp yeniden yazdıklarını içerik olarak kabul edebilir miyiz? Tabii bizim kopyala yapıştırcılara göre daha özgün oldukları söylenebilir . Ama nette konusu blog üzerine yazmak olan bloglarda kısa bir tur
yapmak; birbiriyle neredeyse aynı dizayn ve konuda, birbirini takip eden yakın günlerde yazılmış yazıları değişik ifadelerle okumaktan ibaret kalıyor.
Mesela, StumbleUpon kullanıyor musunuz bilmem, ÅŸu anda bunları yazmama da o sebep oldu, tavsiye ederim, kıyıda köşede kalmış nitelikli ama ünlü olmayan o kadar güzel bloglar var ki…
Bunları diğerlerinden ayıran nedir?
Bir kere içerik kraldır özdeyişini haklı çıkaran doyurucu makalelere sahipler.
Kimilerince kraliçe olarak kabul edilen bağlantılarla ziyaretçilerine ek bilgiler veriyorlar. Tasarımları da vasat veya üzeriyse o blog iyi not alıyor, dememi
bekliyorsanız yanılıyorsunuz.
Benim sürekli izlediğim berbat tasarımlı ama çok şey öğrendiğim yerler var.
Belki o bilgileri başka kaynaklardan da elde edebilirim. Ama tuhaf bir duygu beni oraya çekiyor her sabah.
Sizin de benzeri duyguları yaÅŸadığınız ve baÄŸlandığınızı hissettiÄŸiniz uÄŸrak noktalarınız yok mu? Hatta bu uÄŸrak noktanız sizi hep; mesela tasarım veya mesela imla hataları konusunda hayal kırıklığına uÄŸratsa bile….
Eski günleri hatırladım bunu yazarken, hep aldığım bir gazete vardı, baskısı çok kötü, imla hatalarıyla dolu ve hatta güncel olmayan. Ama ben çok uzun yıllar hergün o gazeteyi satın aldım. Bence başarılı bir gazeteydi. Tıpkı bazı alışkanlık yapan bloglar gibi.
Acaba anahtar sözcüklerden biri içtenlik mi?
DiÄŸeri ne olabilir?
Bu gazetenin veya bazı blogların başarısını anlayınca yerli bloglarımız da daha çok nitelikli ziyaretçi ve tabi daha bol paraya kavuşacak, adsens madsens üç kuruşlarına gülümsemeyle bakacaklar.
Yabancı blogları izliyorsanız okumuşsunuzdur bir kaçında; bu yıl blogların zafer yılı olacakmış. Onların zaferden anladığı 10 dakikada yazılabilen makalelerden oluşan blogların zaferiyse o zafer onların olsun.
Ama bağlılık yaratan, kıyıda köşede kalmış bazı blogları köşelerinden çıkaracak bir zaferse hepimizin olsun!